Balık aperitif, yemek ve tatlıları, Sf. Gheorghe’de balıksız öğün yok. Komünist döneminde Nicolae Ceauşescu Romanya Cumhurbaşkanıyken „Balıksız öğün olmasın” sloganı vardı. O zamanlar bu slogan birçok bina üzerinde, büyük caddelerde ve mağazalarda görünüyordu ve balık tüketimi teşvik ediliyordu.
Tabii ki bunu şaka sandık ve her öğünde balık yemenin mümkün olmayacağını düşündük. Yanılmışız! Çoğu balıkçılıkla uğraşan Sfântu Gheorghe sakinlerinin bazı dönemlerde bulabildikleri tek yiyecek olması nedeniyle her öğünde balık tükettiklerini öğrendik. İnanması zor ama hep balık yemişler. Ayrıca balıktan yapılmış yemekleri hepimiz duyduk ancak balıkla yapılan tatlıları hiç duymamıştık.
Mersin balığıyla yapılan tatlılar, mersin balığı ciğerli börek, bolca havyar
Sf. Gheorghe kasabasında yaşayan Ukrayna asıllı halkın, yiyecek bir şeyleri olmayacak kadar fakir oldukları dönemler oldu. İkinci Dünya Savaşı sonrasında sarı salkım ve mersin balığı birçok insanı açlıktan kurtardı. O dönemde Tuna Deltasında yaşayan herkes sadece sarı salkım ve mersin balığı yiyermiş. Özellikle de 12 yıldır avlanması yasak olan ve avlanma yasağı 3 yıl daha devam edecek olan mersin balığı yiyorlarmış.
Sofraya koyacak başka şeyleri yokmuş, tek besin kaynakları mersin balığıymış. Menüyü çeşitlendirmek için mersin balığından birçok yemek çeşidi yapıyorlarmış ancak ana malzeme aynıymış. Tüm zevklere cevap vermek için mutfaklarını uyarlamışlar. Mersin balığı ciğerli börek, balık veya havyarlı pastalar yapıyorlarmış. Havyarı kaşıkla yiyorlarmış, bazen üzerine sürecek ekmekleri bile yokmuş. Bugün bunları duyanlar çok zengin olduklarını düşünür ancak onlar fakirlik içinde yaşamışlar.
Sf. Gheorghe’de 700 balıkçıdan sadece 46 balıkçı kaldı
Tuna Deltasındaki insanların hayatı çok eğlenceli değilmiş. 1970-1980 yıllarında Sf. Gheorghe’de 700 balıkçı varmış, kasabanın nüfusu 2500-2800 kişiymiş. Şu anda nüfus 620, balıkçı sayısı 46. Köyük erkekleri her Pazar gecesi gider, Cumartesi öğleden sonra dönüyorlarmış. Sulina ile Gura Portiței arasındaki bölgede birçok balıkçı kulübesi varmış.
Tuttukları balıkları balık pazarına götürüyorlarmış. Balık avlamak için tüm aletleri kulübelerde olduğu için, orada kalıyorlarmış. Deniz çok kaprisliydi, fırtına durumunda hemen aletlerini sudan çıkararak kurtarmaları gerekiyordu.
Ceauşescu zamanında balıkçılar çok kazanıyorlardı ama sevinmiyorlardı
Hava durumunu öğrenmeleri için AccuWeather puygulamaları veya aileleriyle irtibat kurmak için cep telefonları yoktu. Havanın nasıl olacağını anlamak için balıkçılar dikkate izledikleri işaretler kullanıyorlardı.
Karga ağacın en üst dalına konarsa sıcak olur, kargalar uçarken daire çizip ses çıkarırlarsa soğuk olur ve fırtına gelir. Balıkçıların en akıllısı ve en tecrübelisi olana „brigadier” deniliyormuş. Tüm işaretleri bilen ve karar vermeye yetkili tek kişi oydu. Komünist dönemde balıkçılar vergi ödemiyorlarmış ancak tuttukları balıkların hepsini balık pazarına getirmek zorundalarmış. Ayda 20.000 lei bile kazanan olmuş ancak çok çalışıyorlarmış. Tuttukları tüm balıkları devlete satıyorlardı. Evlerine her zaman balık ve balık yumurtası götürmeleri serbestmiş. Çok para kazanmalarına rağmen balıkçıların harcayacak yerleri yokmuş, çok fazla sevinçleri de yokmuş. Kasabada günde iki saat elektrik varmış, içme suyu da musluklarda sadece iki saat akıyormuş.
O dönemde tüm sanatçılar ve parti yöneticileri sükünet, balık, doğa, havyar ve eğlenmek için Sf. Gheorghe’ye geliyorlarmış. Güneşte ısınmış bir litrelik şişelerdeki sularla yıkanıyorlar ve bugünkü turistler kadar naz yamışyorlarmış. Bugün çok naz yapıyoruz, televizyon ve duş, 5 yıldızlı otel imkanları talep ediyoruz ve doğanın keyfini çıkarmıyoruz.
Sfântu Gheorghe’de turistlerin kullanabilecekleri bir plaj var. Aynı çerçevede sandal, tekne veya şalop turları için iyi bir gidiş noktasıdır.
0 Yorum